Geçmişten Günümüze Artvin - GeziBilen

Geçmişten Günümüze Artvin

Geçmişten Günümüze Artvin

Bu yazımızda doğal güzellikleriyle gönülleri fetheden Artvin’in tarihini dünden bugüne bir masal tadında anlatacağız. Zaten başka türlüsü de düşünülemez çünkü bu şehrin tarihi tam bir masal hikayesi. Lafı uzatmadan başlayalım haydi.


Geçmişten Günümüze Artvin'in Tarihi

Bu doğa harikası şehrin azıcık(!) engebeli yapısı olduğundan geniş çapta arkeolojik kazılar çok yapılamamış olsa da bilinen ilk misafirleri milattan önce 3000 ile 4000 arasında varlıklarını göstermiş. Şehre ilk hakim olan devlet ise Hurriler olmuş. Milattan önce 2000 yıllarında Artvin ve çevresine bir site devleti kurmuş olan Hurriler, milattan önce 1360 yılında Hititlerin gelmesine kadar bu topraklara geleneklerini ve kültürlerini yerleştirmiş. Ardından gelen Hititler 20 yıl boyuna şehre hakim olsa da sonrasında Urartular gelmiş ve bu güzeller güzeli şehir Hititlere de yar olup yoluna devam etmemiş. 

Zaman geçtikçe doğal ihtişamı dillere destan olarak yayılmış Artvin şehrinin. İskitler de durur mu, büyük göçler halinde gelip baskın yapmış ve almışlar şehri Urartuların elinden. Artvin de ilk olarak bu dönemde bir askeri üs olarak kullanılmaya başlamış çünkü jeopolitik konumu itibariyle İskitlerin yayıldığı bölgeler için bu şehir bulunmaz bir Hint kumaşı niteliğindeymiş. Neyse çok uzatmayalım, yolumuz daha uzun. İskitlerin ardından Arsaklar diye bilinen bir sülale gelmiş ve tüm şehre egemen olmuş. Şamanizm inancına sahip olan Arsaklar bu sayede Artvin halkını ilk olarak tek Tanrılı din inancına alıştıran topluluk olmuş. Bu sayede milattan sonra 350 yılında Bizans etkisine girince şehir, Hristiyanlık dinini kabul etmeleri de oldukça kolay olmuş. 



Gelelim mi biraz da İslamiyet dini dönemine... 

Şöyle ki milattan sonra 575 yılında Hazar Türkleri gelmiş bu bölgeye ve Çoruh Nehri boyunca hakimiyet kurmuşlar. Sonrasında İslam orduları kumandanı Mesleme Oğlu Habib gelmiş ve Bizans’ı yenerek Ardanuç, Şavşat ve Artvin’i ele geçirmiş. Kısa bir süre sonra Emeviler ile birleşen Artvin’in o dönemki vatandaşları İslam ordularına karşı dirense de 786 yılında Abbasi Halifesi Harun Reşid, Çoruh ve çevresini Abbasilerin o dönemki başkenti olan Bağdat’a bağlamış. 853 yılı ile 1023 yılları arasında Abbasilere bağlı olarak Sac ve Bagratlar isimli iki beylik kurulmuş Artvin’de ancak Sac yıkılınca bölge yeniden Bizans’ın hakimiyetine girmiş.

Tarihin tozlu sayfaları birkaç yıl daha ileriye gitmiş, tarih 1064 yılını göstermiş ve Anadolu Selçuklu Devleti’nin ikinci sultanı olan Alparslan sahneye çıkıp Gürcistan ile Çoruh boylarını fethetmiş. Alparslan ölünce ise yeniden Bizans tarafından alınan şehri 1081’de dönemin Selçuklu hükümdarı Sultan Melikşah bölgeyi yeniden almış. Bununla da yetinmeyen Melikşah Bayburt, Kars ve Erzurum merkezli Saltuklu Beyliği’ni kurmuş ve bu sayede Türklerin Artvin’deki nüfus oranı da artış göstermiş.

Daha sonraki dönemlerde Anadolu Selçuklu Devleti yıkılınca Artvin bir dönem Azerbaycan merkezli İldeniz oğlu Atabeyliği’ne geçse de Moğol İmparatoru Kubilay Han da girmiş topraklara ve burayı İlhanlı toprakları haline getirmiş, Kıpçak Türki olan Sarklar da gelip Çıldır Atabeyliği’ni kurmuş.

Pek çok kez el değiştirmiş ancak doğal güzelliğinden zerre bir şey kaybetmemiş Artvin, böylelikle ağırlıklı olarak Türk ve Türk kökenli hükümdarların yönetiminde olmuş. II. Mehmet -ki biz kendisini daha çok İstanbul’u fethettiği için Fatih Sultan Mehmet olarak biliriz- zamanında Osmanlı’nın hakimiyetine giren şehir I. Selim döneminde ise Hopa, Borçka ve Artvin’in bağlanmasıyla çok daha geniş bir coğrafyaya yayılmış bir şehir haline gelmiş.

Zaman geçmiş, günler haftaları, haftalar ayları ve onlar da yüzyılları kovalamış. Böylelikle Artvin tam 250 yıl boyunca aralıksız olarak Osmanlı’nın hakimiyetinde kalmış. Ta ki 1828 yılında gerçekleşen Osmanlı-Rus Savaşı’na kadar. İşte o dönem Edirne Anlaşması ile Ahıska Osmanlı elinden çıktı. Haliyle Çıldır eyalet teşkilatı da bozuldu. Anlaşma gereği Çıldır eyaletinin bir kısmı Ruslara verildi. Buna karşılık ise Artvin, Borçka, Ardanuç, Şavşat ve Yusufeli ellerinde kalan yerler oldu.

Çok zaman geçmemişti ki 1877-78 (93 Harbi) Osmanlı-Rus savaşı baş göstermiş. Aynı yılın 24 Nisan tarihinde Rusya Kars, Ardahan ve Batum’u işgal edip hemen sonra Türk topraklarına doğru ilerlemeye başlamış. 2 Mayıs 1877’de 800’den fazla Türk askeri de şehit edilmiş. Bu süre zarfında Ardahan çevresini ele geçiren Ruslara karşı Artvin halkı da Şavşat ve Ardanuç’a doğru göç etmeye başlamış.

Rusların içerilere doğru ilerlemesinin üzerine Osmanlı barış teklifinde bulunmak zorunda kalmış. 3 Mart 1878’de ise Osmanlı ile Rusya arasında meşhur 29 maddeden oluşan Ayastefanos Antlaşması imzalanmış. 19. maddesinde yer alan 245 milyon 207 bin 301 altın tazminatını ödemeyen Osmanlı, Kars, Ardahan ve Batum topraklarını Rusya’ya tazminat karşılığı vermek durumunda kalmış. Bu barış Avrupalı devletlerin çıkarına aykırı düşünce de 23 Aralık 1978’de Berlin Antlaşması imzalanmış. 

1924’e gelindiğinde ise artık bir cumhuriyet ülkesi olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ndeki tüm sancaklar vilayetlere dönüştürüldü. Haliyle Artvin de vilayet olarak kabul edildi.

Yorumlar

  • rumeysacakmakk
    29.03.2023 09:11

    Artvin kalesine çıkıp bütün manzarayı izleyebilirsiniz.

GeziBilen

Tarihi, kültürel ve doğal güzelliklerimize ışık tutarak; ülkemizin tanıtımına katkıda bulunmak bizi sizlerle buluşturan temel amacımızdır.

GeziBilen Logo
Google Play Badge
AppStore Badge
AppGallery Badge
İletişim

0 (212) 274 2121

merhaba@gezibilen.com

Balmumcu Mah, Bestekar Şevkibey Sk, No:26 Beşiktaş-İstanbul

  • GeziBilen Gezi Noktaları2.500 gezi noktası

    2.500 noktayı keşfetmeye hazır mısınız?

  • GeziBilen Ülkeler4 Farklı Dil Seçeneği

    Tüm yazılı ve sesli içerikler Türkçe, Almanca, İngilizce ve Rusça

  • GeziBilen Rotalar185 Tematik Rota

    Her şehir için özel hazırlanmış onlarca tematik rota

Diğer İçerikler