Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi
03.10.2024 09:46
İstanbul’un Tarihi Yarımadası Sultanahmet’te konumlanmış dünyanın en eski, en hızlı yapılmış, en uzun süre ibadet yeri olmuş bir cami, eski bazilika, katedral ve müze; Ayasofya-i Kebîr Câmi-i Şerîfi. Öyle ki; İstanbul, Ayasofya'nın çevresine kurulmuş diyebiliriz...
Bizans İmparatoru I. Justinianus tarafından, 532-537 yılları arasında İstanbul’un yedi tepesinden birincisi üzerine inşa ettirilmiş, bazilika planlı bir patrik katedral olup, 1453 yılında İstanbul'un Osmanlılar tarafından fethedilmesinden sonra Fatih Sultan Mehmet tarafından camiye dönüştürülmüştür. Dünya tarihinde ve mimarisinde sembol olarak kabul edilen, “Kutsal Bilgelik” anlamına gelen, Konstantinopolis Doğu Ortodoks patriğinin merkezi olarak büyük bir öneme sahip olan Ayasofya, yüzyıllarca Bizans’ın taç giyme törenleri gibi imparatorluk törenlerine ev sahipliği yapmıştır.
I. yüzyıldan günümüze kadar ulaşmış olan en önemli eserlerden biri olan camii, yüzyıllar boyunca savaşlar ve isyanlar nedeniyle tahrip edilerek, bakımsızlık ve mimari hatalar yüzünden belirli kısımları çökmüş ve toplamda üç kez yeniden inşa edilmiştir. Üçüncüsü, yani günümüzdeki hali, yaklaşık 1000 yıl boyunca dünyanın en büyük kilisesi olarak kabul görmüştür.
İstanbul’un Fatih Sultan Mehmed Han tarafından fethine kadar sürekli yıkılma tehlikesi altında varlığını sürdüren mabed, Katolik-Ortodoks mezhep kavgaları yüzünden de sosyolojik ve sembolik olarak büyük zarara uğramıştır. Osmanlılar fethin nişanesi olarak kabul ettikleri ve kıymet verdikleri Ayasofya Camii’ne Fatih Sultan Mehmed Han’dan itibaren büyük özen göstermiş, bakım-onarım faaliyetlerini sürekli hale getirmiş ve caminin eskisinden çok daha sağlam bir yapı olmasını sağlamıştır.
Dev kubbesi, göz alıcı mozaikleri ve içindeki ince işçiliklerle hala ihtişamını koruyan Ayasofya’nın ilk minaresi Fatih Sultan Mehmed Han döneminde ahşaptan inşa edilmiş, uzun yıllar varlığını sürdürmüş ancak 1574 yılındaki büyük tamiratta kaldırılmıştır.
Ayasofya’ya ilgi gösteren Osmanlı padişahlarından biri de Sultan II. Selim Han’dır. Binanın yorgunluk belirtileri göstermesi üzerine Mimar Sinan’ı eserin bakım ve onarımı için görevlendirmiştir. Doğu Roma döneminde defalarca kubbeleri ve duvarları çöken Ayasofya, Mimar Sinan’ın düzenlemelerinden sonra, İstanbul’da yaşanan nice büyük depreme rağmen bir daha hiç çökmemiş ve bu insanlık mirasının bugün hala büyük bir özenle ayakta kalmasına olanak sağlamıştır.
Fatih Sultan Mehmet Han’dan itibaren her padişah, Ayasofya’yı daha da güzelleştirme gayreti içinde olmuş ve zaman içinde yapılan mihrab, minber, kürsü, minareler, hünkâr mahfili, şadırvan, medrese, kütüphane ve aşhane gibi yapılar ile Ayasofya’yı tam olarak bir külliyeye dönüştürmüştür. Kilise olduğu zamanlarda vaftizhane olarak kullanılan bahçe şu an pek çok hükümdarın, eşinin ve çocuklarının türbelerine ev sahipliği yapıyor.
Osmanlı döneminde Ayasofya Camii’nin iç süslemelerine de büyük önem verilmiştir. Ayasofya hüsn-i hatt ve çinicilik gibi Türk sanatlarının en zarif örnekleriyle süslenmiş ve mabede yeni estetik değerler kazandırılmıştır.
Kapıdan içeri girildiğinde etkileyici havası ile herkesi içine çeken Ayasofya, fetihle birlikte camiye dönüştürülerek 481 yıl cami olarak hizmet vermiş, 1930’lu yıllarda restorasyon çalışmalarının başlamasıyla halka kapatılmıştır. Ardından 1935 yılında Atatürk’ün emriyle müzeye çevrilmiş ve 24 Temmuz 2020 tarihinde ise, yeniden cami olarak ibadete açılmıştır.
Yorumlar
I9ywVI3Z3dju
30.08.2023 08:13Camii olarak daha da güzelsin Ayasofya 😊
müsteşar
12.02.2024 09:13Keşke üst kat yasak ve ücretli olmasaydı büyük ayıp
yeg
09.05.2024 13:39Nasipse, Namaz kılmaz, amaçlı gideceğim inşaallah 🌼☺