Karaağaç
12.03.2024 03:18
Edirne şehrinin genel fiziksel yapısına kıyasla oldukça yüksek bir noktada yer alır. 16’ncı yüzyılın öncesinde hiçbir kaynakta adına denk gelinmez. Genel anlamda şehre yakın olmasına rağmen çok daha serindir. Çevresi orman ve nehirlerle çevrili olan Karaağaç, bir sayfiye yeri olarak görülür. Bazı kaynaklarda buranın geçmişte bir Rum köyü olduğu iddia edilir. Bazı kalıntılar ve belgeler de bu iddiayı kanıtlar niteliktedir. Edirne şehrinde uzunca bir süre halk, yazlık evlerini bu alan inşa etti. O dönemlerde burası halk için en ideal mesire alanıydı. Karaağaç’ın gelişimi 19’uncu yüzyılla beraber başladı. O yüzyılın içinde İstanbul ve Avrupa’yı birbirine bağlayan tren yolları yapıldı. Üstelik gar tam olarak Karaağaç’a konuşlandırıldı. Hem köy hem de çevresi garın yapımından sonra önemli ölçüde değişti. Özellikle bölgenin ticari hacminde bariz bir değişim yaşandı. İpekböceği üretiminden dolayı bu alanda çok sayıda fabrika kuruldu. Kısa süre içinde Karaağaç köy statüsünden kaza statüsüne evirildi. Bununla beraber lokantalar, oteller, dans salonları ve sinema salonları birbirini takip etti. Karaağaç bölgesinde yaşanan büyük değişimden dolayı buraya ‘Küçük Paris’ deniliyor. Karaağaç, Birinci Dünya Savaşı esnasında kısa süreliğine de olsa el değiştirmek zorunda kaldı. 1920-1923 seneleri arasında Yunanistan işgaline maruz kaldıktan sonra savaş tazminatı olarak Türkiye’ye verildi. Buranın simgesi durumunda olan tren istasyonu 1972 senesinden sonra Trakya Üniversitesi’ne emanet edildi. Bugün tarihi gar, Güzel Sanatlar Fakültesi olarak değerlendiriliyor. Aynı zamanda yine Karaağaç’ın içinde yer alan Lozan Anıtı ve Müzesi de bölgeye önemli bir değer katar. Karaağaç’ı ziyaret edenler Söğütlük isimli mesire alanını da keşfetme şansı buluyor. Buranın hemen bitişiğinde ise Jandarma Şehitliği yer alır. Karaağaç yolu üzerinde, kendi ürünlerini satan insanlarla karşılaşabilirsiniz.
Yorumlar