Anıtkabir

Sadece tüm Türkiye’nin değil, dünyanın da manevi açıdan en özel yeridir. Türkiye Cumhuriyeti’nin Kurucusu Ulu Önder Atatürk 1938 senesinde vefat ettikten sonra, ona layık bir anıt mezar yapılması fikri hemen gündeme gelir. Modern Türkiye’nin tartışmasız en önemli ismi ve önderi olan Atatürk’ün büyüklüğüne yaraşır düzeyde heybetli bir eser yapma fikri ağırlık kazanır. Buranın aynı zamanda direniş ruhunu yansıtan bir yer olmasına da epey özen gösterilir. Bu düşüncelerden sonra ülke çapında bir mimari yarışma gündeme gelir. Yarışmadan önce Atatürk, bir süre Rasattepe’de yatar. 1941 senesinde düzenlenen yarışmaya yoğun bir katılım olur. Bu yarışmaya sadece Türkiye’den değil, aynı zamanda dünyanın pek çok ülkesinden çeşitli insanlar dahil olur. Prof. Emin Onat ile Doç. Orhan Arda’ya ait projeler birinciliği elde eder. Anıtkabir için 1944 senesinde coşkulu bir temel atma töreni gerçekleşir. İnşaat sürecinin tam dokuz sene boyunca devam ettiği bilinir. İnşaat tamamlana dek Atatürk’ün naaşı Etnoğrafya Müzesi’nde tutulur. Tam 10 Kasım günü, Atatürk’ün ölümünün 15’inci senesinde naaş Anıtkabir’e taşınır. Anıtkabir size gururu ve hüznü bir arada yaşatan çok özgün bir mekandır. Hem mimari olarak hem de yarattığı atmosfer bakımından mutlak suretle gidilmesi gereken bir yerdir. Toplamda 750 bin metrekarelik bir alana hakim Anıtkabir’de Osmanlı’ya özgü motifler göze çarpar. Aynı zamanda yer yer Selçuklu taş işçiliğinden örneklere rastlamak da olasıdır. Anıtkabir temel olarak Anıt Bloku ve Barış Parkı olarak iki gruba ayrılır. Burada aynı zamanda kaynak açısından oldukça geniş olan bir kütüphane de yer alır. Sene boyunca adeta ziyaretçi akınına uğrayan Anıtkabir, bugüne dek dünyaca ünlü pek çok lidere ev sahipliği yapar. Anıtkabir’deki ziyaretçi defterine yazılanlar, Atatürk’e duyulan saygının ve hayranlığın en somut yansımasıdır.