Garipçe Kalesi

İstanbul sınırları içinde yer alan Garipçe Kalesi, Osmanlı’dan günümüze taşınan değerli tarihi yapılar arasındadır. Garipçe sırtlarında yer alan kale, III. Mustafa’nın emriyle 1757’de yapılmaya başlanır ve 1774’te inşası tamamlanır. 

Kalenin bulunduğu koy, antik dönemde Lykion Limen, yani “Likyalıların Limanı” olarak kayıtlarda geçer. Koya ait kayalıkların hemen üstüne yapılan bu tarihi kale, Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından uzunca bir süre aktif olarak kullanılır. Kaleye ait dökülen parçalar ise daha sonraki dönemlerde yıkılır ancak yıkılan bu bölümlerin betonarme malzemelerle yenilendiği de yine bilinenler arasında yer alır. 

Garipçe Kalesi’nin en güzel tarafı, hem Karadeniz hem de Akdeniz manzarasına sahip olmasıdır. Fakat kale, bakımsızlıktan dolayı uzunca bir süre harabe durumunda kalır. 

En aktif zamanlarında deyim yerindeyse düşmana geçit vermeyen Garipçe Kalesi’nin üst tarafı otopark olarak kullanılır. Hemen duvarlarının yanına ise yazık ki çeşitli kaçak yapılar inşa edilmiştir. Alt bölümde bulunan topçu mevzileri ise deyim yerindeyse virane durumundadır. Hatta bazı zamanlara köylülerin hayvanları otlatmak adına buraya getirdiği dahi görülür. Fakat sevindirici bir bilgi olarak şunu söyleyebiliriz ki yakın zamanda kalenin akıbetiyle alakalı ilgili bir çalışma gerçekleştirileceği bilgisi kamuoyuyla paylaşılmıştır. 

Garipçe Kalesi, İstanbul Boğazı’nın Karadeniz’e bakan tarafında yer alır. Sultan III. Murad zamanında inşa edilen bu tarihi kale, aynı adı taşıyan köy ile iç içe bir konumdadır. Dolayısıyla kaleyi ziyaret etmek için öncelikle Garipçe Köyü’ne gitmek gerekir. Bu köy, Rumeli Feneri’nin güney kısmındadır.