Mardin Ulu Camii

'Taş Şehrin İslamiyet Simgesi’ olarak görülen Mardin Ulu Camii, şehrin en eski İslami yapılarındandır. Mimarisi ile göz dolduran yapı, özellikle şehrin din turizmi açısından da önemli bir yere sahiptir. Konumu itibariyle Anadolu’dan Mezopotamya’ya bir köprü olan Mardin şehri sayısız kültür, din ve medeniyete ev sahipliği yapar. Binlerce yıllık tarihinde özellikle jeopolitik konumu itibariyle stratejik önem taşıyan şehir, yaşadığı pek çok fetih ve yıkımın ardında kalan halkla birlikte büyük bir mozaiğin parçası gibidir. Her etnik köken ve inanıştan insana rastlayabileceğiniz bu şehir, uzun yıllar boyunca Türklerin de vazgeçilmez şehirlerinden olur. Tarihçilerin yaptığı araştırmalar sonucu 1176’da varlığı kanıtlanan Mardin Ulu Camii’nin inşa yılı tam olarak bilinmez. Artuklu beylerinden Diyarbekir Meliki II. Kutbüddin İlgazi tarafından yaptırıldığı bilinen cami, Akkoyunlulardan ve Artuklulardan büyük izler taşır. 16 farklı kitabesi bulunan Mardin Ulu Camii’nin, Timur İmparatoru Timur tarafından gerçekleştirilen Mardin kuşatması sırasında zarar gördüğü ve minaresinin yıkıldığı bilinir. Daha sonra Memlükler tarafından onarılan ibadethaneye yeni bir minare yapılır. Şehrin merkez çarşısı arasında sıkışmış gibi duran Mardin Ulu Camii, tüm Artuklu yapıları gibi avlulu olarak tasarlandığından kendi içinde ayrı bir ferahlık yaratır. Neredeyse tüm binaları sarı kalker taşından yapılan ve bu yüzden ‘Taş Şehir’ olarak da anılan Mardin’in en eski ibadethanelerinden olan yapı, inanç turizmi açısından da önemli yer tutar.