Şanlıurfa’da Mutlaka Görülmesi Gereken 5 Yer
İçindekiler
Türkiye’nin en kalabalık sekizinci ili olan Şanlıurfa ya da Urfa yıllar boyu birçok tarihe tanıklık etmiş illerimizden bir tanesidir. Halk arasında peygamberler şehri ya da kutsal şehir olarak da bilinen Urfa’nın, Nemrut tarafından kurulduğuna inanılmaktadır. Cumhuriyet sonrası 1924 yılında il haline gelen Urfa’ya, milletvekili Osman Doğan ve 17 arkadaşının Kurtuluş Savaşı’nda gösterdikleri kahramanlıklardan dolayı Şanlı unvanı verildi. Peki ya bu kutsal şehri ziyaret ettiğimizde nerelere gitmeliyiz? Hep birlikte göz atalım!
1. Urfa’nın Simgesi Balıklı Göl (Halil-ür Rahman Gölü)
Şanlıurfa adı geçtiğinde ilk akla gelen yerlerden biri olan Balıklı Göl, hikayesiyle meşhurdur. Hikayeye göre hükümdar Nemrut, bir gece rüyasında doğacak çocuklardan birinin onu öldüreceğini görür. Bu rüyadan öyle etkilenir ki, şehirde yeni doğacak bütün çocukların öldürülmesini ister. İbrahim peygamberin annesi Sara Hatun, çocuğunu bir mağarada gizlice doğurur. Bir rivayete göre İbrahim’i dişi bir ceylan emzirir. Bir süre geçtikten sonra askerler çocuğu bulup Nemrut’un yanına getirir. Nemrut’un hiç çocuğu olmamıştır, bu çocuğu yanına alıp sever. Bir gün İbrahim, insanların ve Nemrut’un inandığı putları yıkar. İbrahim onlara kendi inandığı dini anlatmaya çalışır ama Nemrut onun yakılmasını emreder. Birçok yerden odun toplanır ve bugün Balıklı Göl’ün bulunduğu konuma getirilir. İbrahim ateşe atıldığı anda, Allah tarafından ateşe “Ey ateş, İbrahim’e karşı serin ve selamet ol”‘ emri verilmesi üzerine ateş suya, odunlar da balığa dönüşür. Bu hikaye sebebiyle Balıklı Göl’deki balıkların hepsi kutsal sayılır ve balıklara zarar verenlerin başına kötü şeyler geleceğine inanılır. Günümüzde Balıklı Göl’ü ziyaret ettiğinizde gölü turlamak ve balıkları beslemek mümkün.
2. Ayn Zeliha Gölü
Rivayete göre Nemrut’un üvey kızı Zeliha, Hz. İbrahim’e aşıktır ve ona inanır. İbrahim yakıldıktan sonra arkasından ağlayan ve Hz. İbrahim’in dinine iman ettiğini söyleyen Zeliha da Nemrut tarafından yakılır. Yanarak can veren Zeliha’nın düştüğü yerde de gözyaşlarından oluşan bir göl oluşur. Oluşan gölün ismi, Zeliha’nın gözü anlamına gelen Ayn Zeliha olarak adlandırılır.
Balıklı Göl ve Ayn Zeliha Gölü’nün karşısında bulunan tepenin üzerindeki mancınık olarak kullanıldığına inanılan iki sütun bugün hala durmaktadır. Bu sütunlardan birinin altında bitmeyen altın, diğerinin altında ise bitmeyen su olduğuna inanılır. Altında su olan sütun yıkılırsa kentin suya, altın olan sütun yıkılırsa da kentin altına gömüleceği rivayet edilir. Başka bir rivayete göre ise Anadolu toprakları işgal edilirse, kutsal balıkların birer askere dönüşerek savaşa katılacağına inanılır. Balıklar kutsal sayıldığı için balıklara dokunanın başına bir bela geleceğine inanılır.
3. Tarihi Baştan Yazan Göbeklitepe
Göbeklitepe’nin keşfinin bu denli önemli olma sebebi, dinlerin insanlar daha yerleşik hayata geçmeden önce başladığını ortaya çıkarmasıdır. Göbeklitepe keşfedilmeden önce dinlerin insanlar yerleşik hayata geçtikten sonra ortaya çıktığı biliniyordu ancak Göbeklitepe 12 bin yıllık bir ibadet merkezi olarak bunun yanlışlığını açığa çıkardı. Bilinene göre insanlar 10 bin yıl önce yerleşik hayata geçmişti fakat Göbeklitepe 12 bin yıldır varlığını koruyor. Göbeklitepe’nin keşfi, aynı zamanda ilkel çağlarda yaşayan insanların yaşam tarzlarının sandığımızdan çok daha gelişmiş olduğunu ortaya çıkardı. Bu keşifle insanlık tarihinin ve medeniyetin sıfır noktası Göbeklitepe olarak kabul gördü.
4. Şanlıurfa Kalesi
Kalenin M.S. 812-814 yılları arasında Abbasiler döneminde inşa edildiği düşünülür. Kalenin üzerinde bulunan iki sütun Edessa Kralı 9. Manu döneminde anıt sütun olarak yapılmıştır. Doğudaki sütunun üzerinde: "Ben askeri komutan Barşamaş’ın oğlu Aftuha. Bu sütunu ve üzerindeki heykeli veliaht Prens MANU kızı, kral MANU eşi, hanımefendim ve velinimetim kraliçe Şalmeth için yaptım." yazmaktadır. Ayrıca bu iki sütunun Hz. İbrahim ateşe atılırken mancınık olarak kullanılan sütunlar olduğuna inanılır.
5. Karagül Diyarı Halfeti
Şanlıurfa’nın ilçelerinden biri olan Halfeti, önceleri Rumkale olarak bilinirken; Halil ve Fatma isimli iki gencin kendini Fırat Nehri’nin sularına bırakmasıyla bu iki ismin kısaltması olarak Halfeti adını almıştır. Bu ilçenin kendine özgü iklim koşulları sayesinde dünyada yalnızca Halfeti’de yetişen bir gül bulunur. Bu gül koparılıp başka yere götürüldüğünde rengi değişir, tohumu başka yere ekildiğinde ise farklı renkte açar.
Günümüzde iki bölümden oluşan Halfeti şehri; Eski Halfeti ve Yeni Halfeti olarak ikiye ayrılmıştır. Birecik Barajı sebebiyle ilçenin büyük bir kısmı sular altında kaldığı için ilçe sakinleri Yeni Halfeti’ye taşınmıştır. Turistik açıdan önemli olan kısım Eski Halfeti’de yer almaktadır ve mutlaka ziyaret edilmesi gereken konumlardan bir tanesidir.
Yazan: Ece Var