Geçmişten Günümüze Mardin
Mührün Sahibi Olan Şehir: Mardin
"Mühür mü, ne mührü?" dediğinizi duyar gibiyiz. Kilin ve taşın şehri olarak anılır Mardin, doğal olarak tarihin ve Mezopotamya’nın “Kil Mührü”nü de elinde bulunduran tek şehir. Eee, tarihi milattan önce 50000’e kadar uzanan bir şehirden diğer türlüsü de beklenemezdi zaten. Sahi, bu kadar eski bir şehir nasıl gelmiş bu günlere dersiniz? Haydi, birlikte öğrenelim! Medeniyetlerin beşiği olarak kabul görür bu coğrafya… Konumu itibariyle insanlık tarihinin başladığı Mezopotamya’nın en önemli kuzey kenti olmuş Mardin de. İlk yerlilerinin milattan önce 50000’e kadar uzanan çok eski bir tarihe sahip olduğu bulunmuş yapılan kazı çalışmalarında. Yetmemiş bir de tahıl üreticiliği yapmaya başlayarak şehrin ticari önemini pekiştirmiş ilk Mardin insanları.
Biraz Daha Yakın Tarihe Gelelim
Yakın tarih dediysek yanlış anlaşılma olmasın, halen milattan önce 3300 yıllarındayız. Şehrin ilk olarak kimler tarafından nasıl kurulduğu bilinmese de milattan önce 3300’lerde Subartu halkı Subarilere kadar uzanır. Zagros Dağları’ndan Habur’a, Balih’ten bu şehre kadar oldukça geniş bir coğrafyada hüküm süren Subariler, Mardin’i merkez kabul ederek dünya tarihindeki ilk devleti kurmuş. Milattan önce 2000’li yıllara gelindiğinde Asurlular egemen olmuş Mardin’e. Çevresi Urartu ve Hitit uygarlıklarıyla kuşatılınca da kısa sürede düşmüş şehir. Sonrasında da başlamış yeni kültürler, yeni bilgiler ve yepyeni öğretiler… Çok seveni olmuş Mardin’in. Onun aşkı az uygarlığın yüreğini yakmamış, adına az savaşılmamış. Mardin de boş durmamış tabii, biriktirmiş tüm bu sevgileri içinde, ulaşılamayacak güzellikte bir kalbe sahip oluvermiş.
Peki Ya Sonra?
Şehir ilk olarak 4’üncü yüzyılda Roma tarihçisi Ammianus Marcellinus tarafından tarih sayfalarına geçirilmiş. Milattan sonra 640 yılına gelindiğinde ise İyaz bin Ganm komutasındaki İslam orduları şehri fethetmiş. Bu dönemden sonra önemli ölçüde Arap nüfusu yerleşmiş Mardin’e. Emevi ve Abbasi dönemlerine gelindiğindeyse El Cezire topraklarında yer almış. 750-751 yıllarında şehrin hükmünü elinde bulunduran Haricilere başkaldıran Büreyke’nin büyük isyanına şahitlik etmiş Mardin. 885’te ise kalesi Hamdan bin Hamdun tarafından ele geçirilmiş. Dedik ya çok seveni olmuş bu şehrin diye, 11’inci yüzyıla kadar da bu yüzden sıklıkla el değiştirmeye devam etmiş.
Mardin’in Türkleşmesi
1085 yılında Anadolu Selçuklu Devleti’nin hükmüne giren Mardin’in nüfusu bu tarih itibariyle Türkleşmeye başlamış. 1103’te Artuklu Beyliği’nin hakim olduğu şehir, hemen ardından İlgazi Bey’in kurduğu Mardin Artukluları Devleti tarafından aralıksız 300 yıl aynı yönetimde kalmış. Yine de I. Alaeddin Keykubat döneminde Anadolu Selçuklu’ya tabi olmuş.
Savaşların Şehri
İlhanlılardan Karakoyunlulara, Akkoyunlulardan Timur’a hatta ve hatta Şah İsmail’e kadar pek çok kişinin gözdesi olan Mardin oldukça fazla savaş, kuşatma ve talana şahitlik etmiş. 1517’de Osmanlı Devleti’nin aldığı şehir, yüzyıllar boyunca hükümdarına sadık olarak varlığını korumuş. Mondros Mütakeresi’nin ardından İtilaf Devletleri’nin askeri yerleşimi olmayan şehir, Cumhuriyet’in kurulmasıyla Türkiye Cumhuriyeti Devleti topraklarına dahil olmuş.