Pergamon Antik Kenti ve Şifa Merkezi Asklepion
İçindekiler
Bergama, günümüzdeki adını bugün hala ev sahipliği yaptığı Pergamon antik kentinden alıyor. Ufak bir değişiklikle günümüze gelen Bergama adı antik çağdan günümüze ismini korumuş nadir yerlerden. Yine İzmir’in bir ilçesi olan Selçuk ile birlikte İzmir’de turizm faaliyetlerinin yoğunlukta olduğu yerlerden bir tanesi. Aliağa, Kınık ve Dikili ilçelerine komşu olan Bergama tarihi ve doğal güzellikleriyle, temiz havasıyla mutlaka ziyaret edilmesi gereken bir yer. Bergama ekonomisi ağırlıklı olarak tarıma dayalı olsa da kent merkezinde ve dışında barındırdığı tarihi dokusuyla dikkat çekmekte.
Hakkını vererek gezmek isteyeceğiniz bir antik kent olan Pergamon tüm gününüzü ayırabileceğiniz bir yer bu yüzden eğer civarda yer alan diğer tarihi yerleri de ziyaret etmek isterseniz belki bir gece kalmayı göz önünde bulundurabilirsiniz. İyi okumalar dileriz.
PERGAMON ANTİK KENTİ
Pergamon antik kenti 2014 yılından beri UNESCO Dünya Miras Listesi’nde yer alan Anadolu’daki önemli antik kentlerden bir tanesidir. Aynı zamanda 140 yıldır arkeolojik kazı çalışmalarının devam etmesiyle birlikte Türkiye’de en uzun araştırma yapılan örenyerleri arasında yer alır. Kelime anlamı olarak “korunaklı kale” anlamına gelen Pergamon adına yakışır bir konumda bulunmaktadır.
Antik çağlarda Mysia olarak bilinen bölgede, bugün Ege Denizi’nden yaklaşık 24 kilometre mesafede bulunan Bakırçay Vadisi üzerinde kurulmuştur. Anadolu’daki en güçlü Helenistik krallıklardan biri olan Pergamon Krallığı, Anadolu’da başka örneği olmayan saray yapılarıyla dikkat çekse de kentin Akropol alanında yer alan yaklaşık 70 derecelik açısı ve 10.000 kişilik kapasitesiyle yamaca yaslı tiyatrosu ziyaretçilerine mükemmel bir manzara sunuyor. 330 metre yükseklikte bulunan bu Akropol (eski Yunan şehirlerinde, en önemli yapıların ve tapınakların bulunduğu iç kale.) alanında kentin koruyucu tanrıçası Athena’ya adanan ve her ne kadar bugün sadece temelleri görülebiliyor olsa da tiyatro alanının hemen üzerinde yer alan bir de Athena kutsal alanı bulunmakta. Ayrıca dönemin en büyük kütüphanesi İskenderiye Kütüphanesi ile rekabet halinde olan Pergamon Kütüphanesi 200.000 eseriyle dönemin kültür, bilim ve sanat merkezi haline gelmiş kentlerden bir tanesi olmuş.
ZEUS SUNAĞI
Söz konusu Pergamon olunca akıllara gelen şeylerden birisi şüphesiz ki Zeus Altarı / Sunağı’dır. Pergamon Kralı Attalos tarafından yaptırılan anıtsal ve dinsel yapı at nalı biçimindedir ve antik kentin Akropolünde yer alır. Sanat tarihi açısından oldukça önemli olan bu yapı, 1870’li yıllarda Alman mühendis Carl Humann tarafından Bergama’dan götürülmüş, günümüzde ise Berlin’de bulunan Pergamon (Bergama) Müzesi’nde sergilenmektedir.
ASKLEPİON ÖRENYERİ
M.Ö. 4. yy’da kurulduğu düşünülen Asklepion, Antik Yunanların tıp tanrısı olan Asklepios’a adanmış bir şifa tapınağıydı. Birçok farklı yöntemin kullanıldığı tedavi merkezinin özelliği ise aslında hastaları tedavi ederken kullanılan yöntemlerin yanında Asklepios’un Yunan mitolojisinde ölüleri de dirilttiğine inanılmasıydı. Çağları boyunca insanlar tanrı Asklepios’a adanmış pek çok şifa tapınağı inşa etmiştir. Bu tapınaklardan günümüze kadar ayakta kalmayı başarmış olan tek Asklepion Bergama’dakidir.
Yüzyıllar boyunca hastalara şifa dağıtmış olan bu tapınak aynı zamanda şifalı suların bulunduğu bir alanda konumlanmaktaydı. Asklepion’a Via Tecta olarak adlandırılan Kutsal Yol takip edilerek giriliyordu. Ölümün girmediği yer olarak da bilinen bu tedavi merkezine gelip de çok hasta olanların bu 1 kilometrelik yolu yürümesi çok da mümkün değildi belki de… Aynı zamanda ölümcül hastalarla beraber hamileler de içeriye kabul edilmiyordu. Bergama Asklepion’unu çok özel kılan sebeplerden bazıları Galenos gibi ünlü hekimlerin yetiştiği bir tıp okulu ve dünyadaki ilk psikiyatri hastanesi olmasıdır. Buradaki hekimlerin kendine has isimleri bile vardı! ‘Asklepiad (Rahip-Hekim)’.
-Helioterapi (Güneşle tedavi)
-Teoterapi (İnanç)
-Jimnoterapi (Spor)
-Teatroterapi (Tiyatro)
BERGAMA ARKEOLOJİ MÜZESİ
Mütevazı ama etkileyici bir eser koleksiyonuna sahip Bergama Arkeoloji Müzesi antik kent ziyaretinden sonra mutlaka uğramanız gereken yerlerden bir tanesidir. Sergilenen eserlerin çoğunu Pergamon Akropolü’nden, Asklepion’dan ve Kızıl Avlu’dan bulunmuş kalıntılar oluşturuyor ancak civar kentlerden eserler görmek de mümkün. 1936 yılından beri hizmet veren müzenin mimarisi Türk-Alman iş birliğini içeriyor. Ayrıca müzenin bir de Etnografya bölümü bulunmakta. Etnografya bölümünde daha çok bölgenin halı, kilim ve kumaş dokuma örnekleri sergilenmekte.
Yazan: Şebnem Gürer