Gül Dikensiz, Edirne Mimar Sinan'sız Olmaz
Osmanlı İmparatorluğu’nun eski başkenti olarak bilinen Edirne, kültürel yoğunluğunu çoğunlukla bu döneme borçludur. Padişahlar tarafından yeri her daim ayrı olmuş ve bu nedenle mimari yapılara oldukça önem verilmiştir. Elbette ki böylesine değerli bir şehir yaban ellere teslim edilecek değildi ya! Bu nedenle dönemin en yetenekli mimarı olan Mimar Sinan, camilerden köprülere kadar birçok yapının inşası için görevlendirilmiştir. Bize de nice başarılarıyla günümüzde dahi kendini unutturmayan bu değerli Osmanlı mimarının Edirne’de bulunan eserlerinden bahsetmek düşer.
Selimiye Camii ve Külliyesi
Edirne deyince akla ilk gelen yapı Selimiye Cami’dir. Kesin olmamakla birlikte, II. Selim’in gençliğinde burada görev alması nedeniyle şehre olan sevgisinin farklı bir boyutta olduğu ve bu nedenle eserin Edirne’de yer almasını istediği söylenmektedir. Yapının kapasitesi, kubbesi, minareleri ve içerisinde bulunan İznik çinileri, hat ve mermer işçiliği görsel açlığımızı doyuracak niteliktedir diyebiliriz. Cami dışında külliyeyi oluşturan iki yapı daha vardır. Bunlardan birincisi, günümüzde Vakıf Müzesi olarak bildiğimiz Dar-ül Kurra Medresesi, ikincisi ise Türk ve İslam Eserleri Müzesi olarak işlevini sürdüren Dar-ül Hadis Medresesi’dir. Aynı zamanda cami ve külliyenin UNESCO Dünya Miras Listesi’nde yer alması, bizlere yapının tarihi önemi ve değerini göstermektedir.
Taşlık (Mahmut Paşa) Camii
Fatih Sultan Mehmet’in hüküm sürdüğü yıllarda sadrazam olan Mahmut Paşa tarafından yaptırılan bir mimari yapıdır. Bu nedenle Mahmut Paşa adıyla da anılır. Taşlık Camii’yi asıl inşa eden kişi Mimar Sinan değildir. ‘’Madem Koca Sinan’ın eserleri arasında değil, öyleyse neden bahsediyorsunuz?’’ diye soracak olursanız hemen gerekçemizi söyleyelim. Yapı incelendiğinde Sinan’ın tarzına uygun mimari özellikler görülmüş ve onun camiyi inşa eden kişi değil, restorasyon yapan kişi olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Doğal afetler sonucu yıpranan Taşlık Camii 1937 yılında yıkılmıştır. Daha sonra bu değerli eseri hayata kazandırmak amacıyla çalışmalar yapılmıştır. Biraz ara vermiş olsa da, 2007 yılında ibadete açılarak tekrar hizmet vermeye başlamıştır.
Defterdar Mustafa Paşa Camii
Edirne’nin merkezinde bulunan bu cami, Talat Paşa caddesi üzerindedir. Sultan II. Selim’in defterdarı olan Mustafa Paşa tarafından yaptırılmıştır. Geniş bir avlu içerisinde yerleştirilmiştir. Osmanlı döneminin en önemli gezgini olan Evliya Çelebi’ye göre yapı görkemli bir kubbeye sahiptir. Ancak 18.yy’da büyük bir depremden kaynaklı olarak kubbenin çöktüğü ve 1870’li yıllarda ahşap çatıyla örtüldüğü belirtilir. Tabii ki gelişen 20.yy’da tekrar restorasyon yapılmış ve orijinal haline benzer bir sonuç elde edilmiştir.
Ali Paşa Çarşısı
Şehrin merkezinde yer alan Ali Paşa Çarşısı, Hersekli Semiz Ali Paşa’nın Babaeski’de bulunan külliyesine düzenli gelir sağlamak amacıyla inşa ettirilmiştir. Diğer eserlerinin de mimarı olduğu için Ali Paşa bildiğinden şaşmamış ve bu yapıyı Mimar Sinan’ın inşa etmesini istemiştir. Hayatın kargaşasına rağmen yıllar boyunca direnerek hayatta kalmaya çalışan bu çarşı, ne yazık ki, 1992 yılında tamamen yanmıştır. Ancak 5 yıl sonra onarımı sağlanarak tekrar hayata kazandırılmıştır. Günümüzde Mimar Sinan’ın çarşı olarak inşa ettiği ve varlığını hala devam ettiren ilk ve tek yapı olduğu bilinir.
Rüstem Paşa Kervansarayı
Sıradaki durağımız Kanuni Sultan Süleyman’ın damadı ve aynı zamanda sadrazamı olan Damat Rüstem Paşa tarafından inşa ettirilmiş bir 16. yüzyıl yapısıdır. Klasik Osmanlı mimarisinin ilgi çekici örneklerinden birisi olmakla birlikte iki kata sahiptir. Büyük ve Küçük Han olmak üzere iki bölüme ayrılır. 1972’de yapılan restorasyondan sonra Ağa Han Mimarlık Ödülü’nü kazanmıştır. Ben de kendimi ödüllendirmek istiyorum diyorsanız Edirne turunuzda konaklayacak yerinizi buldunuz demektir. Çünkü bu yapı günümüzde de otel olarak hizmet vermektedir.
Sokullu Mehmed Paşa Hamamı
16. yüzyıl Türk Sanatı’nın en değerli örneklerinden birisidir. Çifte hamam planına sahiptir. Kadınlar ve erkekler için ayrı girişler mevcuttur. Her ne kadar II. Dünya Savaşı’nda ot deposu olarak kullanıldığı için içerisinde bulunan mermer taşlar yok olsa da sonradan onarımı sağlanmıştır. Aramızda ‘’O dönemlerde yaşayıp gidebilseydim ne olurdu sanki!’’ diyenler varsa eğer, yapının günümüzde de hamam olarak hizmet verdiğini hatırlatmakta fayda vardır.
Yalnızgöz Köprüsü
Tunca nehrinin bir kolu üzerine yapılmış olan bu köprü II. Bayezid Külliyesi’ne geçişi sağlayan yapının bir parçasıdır. Sultan II. Selim’in isteği üzerine inşa edilmiştir. Köprünün bir tarafında tek göz ve tek kemer bulunduğu için ‘’yalnızgöz’’ adını aldığı bilinir.
Adalet Kasrı
Adalet Kulesi olarak da bilinen bu yapı Sarayiçi’nde yer alır. Bölgenin içerisine tam girmeden dahi bizleri selamlar. Bizler de içten içe ‘’İşte budur adaleti temsil eden yapı!’’ diye düşünmeden edemeyiz. Koca Sinan kendi eserlerinde belirtmemiş olsa da Kanuni Sultan Süleyman’ın Mimar Sinan’a inşa ettirdiği eser olarak bilinir. Kare planlı ve üç kat yüksekliğe sahip bir kuledir. İlk katında şerbethane, ikinci katında Yargıtay ve ve üçüncü katında Divan-ı Hümayun olarak hizmet vermiştir.
Kanuni Köprüsü
İşte Mimar Sinan’ın ellerinden çıkmış eşsiz bir yapı daha… Edirne Kanuni Köprüsü Tunca nehrinin güney kolunda yer alır ve Sarayiçi semtini şehre bağlayan ilk köprü özelliğini taşır. Bu nedenle olur da bir yerliyle iletişime geçer ve ‘’Saray Köprüsü’’ söylemini duyarsanız lütfen şaşırmayınız. 1553-54 yıllarında Kanuni Sultan Süleyman’ın isteği üzerine yapılan Osmanlı köprüsü, 20.yy.’ın başlarında meydana gelen selden dolayı zarar görmüştür. Ancak yüzyılın sonlarına doğru onarımı sağlanmıştır. Şimdiyse gücünü yitirmeden hayatta kalmaya devam ediyor.
Taşlımüsellim Su Yolları
Edirne’ye su taşınmasında büyük önemi olan Taşlımüsellim su yollarının 1530 yılında Mimar Sinan tarafından inşa edildiği bilinir. Yetenekli mimarımız bu durumu kendi ağzıyla belirtmemiştir. Ancak Edirne doğumlu Osmanlı tarihçisi ve hattatı Ahmet Badi Efendi, sultanın isteği üzerine Mimar Sinan’ın Hürrem Sultan için yapıyı inşa ettiğini belirtmiştir. Günümüzde Sinanköy ve Taşlımüsellim olmak üzere iki kaynaktan beslenen su yollarının büyük bir kısmı yıpranmıştır.
Topraklarımızda bir insan hayatına akıl almaz derecede fazla eser sığdırabilmiş yetenekli mimarımızın Edirne’deki izlerini paylaşmak istedik. Bir gün bu yapıları kendi gözlerinizle görebilmeniz dileğiyle…
Yazan: Berfin Aktaş