Dünden Bugüne Antalya Mimarisi

Herkese en sevdiğimiz başlıklardan biri olan ‘Şehrin Mimarisi’ temalı yazımızdan selamlar. Bizi BilenBilir, bilmeyenler için de belirtmeliyiz ki GeziBilenciğinizde öyle sıkıcı tarih anlatımları, iç karartıcı mimari tanımlamalar filan yoktur. Tarihi sevdirir, mimariye tebessüm ettiririz. Eh, hal böyleyken haydi, başlayalım.

Akdeniz’in İncisi ya da başkenti, lakabına siz karar verin bu şehrin… Binlerce yıllık tarihe dayandığını yabana atmayın kafi. Sayısız medeniyet ve kültürle birlikle harmanlanmış katman katman bir mimariye sahip olduğunu da unutmamalı. 

Milattan önce 2’nci yüzyıldan bu yana Antalya’da şehir yapılaşması şekillenmeye başlamış, antik dönemlerden bugüne kadar uzanan bir yolculukta biraz önce de söylediğimiz gibi katman katman bir hal almıştır. Hristiyanlığın doğuşundaki karanlık kilise mimarisinin etkisi de görülür burada, antik çağlardan günümüze kalan en güzel sanatlardan biri olan tiyatronun izlenebileceği büyükçe yapılar da. Likya Yolu olarak da tanımlanan ticaret ve kültür yollarının kenarlarındaki yerleşkeler de çıkar ön plana, kale ve surlardan oluşan yapılar da.

Binlerce yıllık tarihinde Arap istilasına bile uğramış ve Arap kültüründen etkilerle inşa edilmiş yapıları da bulunur bu şehrin, Anadolu Selçuklular’dan Osmanlı’ya, oradan da Türkiye’ye uzanan yolculuğunda eski ve yeni Türk mimarisinin eserleri de.

Mimari hikayeleri bile vardır bu şehrin. Hele birine değinmeden geçmek olmaz ki o da Alaaddin Keykubat’a kadar uzanır. Bu arada kendisi Anadolu Selçuklu Devleti’nin hükümdarıdır. Derler ki Keykubat o kadar çok sever Konya’yı, o kadar çok benimser ki gönlünü fetheden Konya’yı; Antalya’da da yaşatmak ister. Konyaaltı Plajı’nın ismi de bu yüzden buradan gelir, şehrin Türk mimarisinin ağırlıklı olduğu bölgelerde Konya mimarisine yakın görünmesi de bundandır.

Kaleleriyle, hamamlarıyla, kiliseleriyle ve mimarisindeki katman katman işlemeleriyle bugünkü ihtişamlı halini alan Antalya’nın güzelliği karşısında sizin de nutkunuz tutulabilir diye baştan az biraz anlatalım dedik.